Arıcılıkta en korkulan hastalıklardan biri Amerikan yavru çürüklüğüdür. Mücadelesi oldukça zordur; hatta bazı durumlarda başarılı mücadelenin neredeyse imkânsız olduğu bile söylenebilir. Bu hastalık, kovanın tamamen yok olmasına sebep olabilecek kadar tehlikelidir.
Buna karşılık, Avrupa yavru çürüklüğü daha hafif seyreder ve müdahalesi nispeten daha kolaydır. Ancak her iki hastalık da arı kolonilerinin direncini ciddi şekilde zayıflatır ve mutlaka erken teşhis ve tedavi gerektirir.

Kış aylarında kovanların aşırı nemli ve soğuk ortamlarda kalması sonucu oluşan bir diğer yaygın sorun da kireç hastalığıdır. Yeterli beslenemeyen ve düşük sıcaklıklara maruz kalan kolonilerde bu hastalık baş gösterebilir.
Mücadelesi, diğer yavru hastalıklarına göre daha kolaydır, ancak yine de koloninin genel sağlığını düşürerek verimi olumsuz etkiler.

Antibiyotik kullanımı, arıcılıkta her zaman tartışmalı bir konu olmuştur. Bazı arıcılar hastalıklarla mücadelede antibiyotiklere başvursa da, bu yaklaşımın uzun vadede ciddi zararları vardır.
Antibiyotikler, anlık olarak hastalığı durdurabilir; ancak zamanla arılarda antibiyotik direnci gelişir, yeni hastalıklar ortaya çıkabilir ve üretilen balın kalitesi düşebilir. Ayrıca antibiyotik kalıntıları, balın insan tüketimi için sağlıksız hale gelmesine sebep olur.

Bu yüzden doğaya uygun yöntemlerle ve kontrollü doğal ilaçlarla mücadele etmek önemlidir. Fakat doğal ürünlerin (nane, kekik, katran vb.) de ölçüsüz kullanımı risklidir. Her doğal madde arılar için masum değildir; örneğin katran balmumuna geçerek mumun işlevini bozabilir.

Özetle, dozunda ve doğru zamanda müdahale şarttır.

Bilinçli üretilen arı ürünlerimizi ve daha fazlasını incelemek için sitemizi ziyaret edin!
Sitemize Git!